Methiyeler

1.1. SULTANUL ENBİYA CENAB-I RESULULLAH EFENDİMİZE (SAV) METHİYE (Tıklayınız)

(Münacat – Yakarış)

“Ve ma erselnake illa rahmeten lil alemin.” Biz seni ancak âlemlere rahmet(imiz) için gönderdik. (En-biya- 107)

“İnnallahe ve melaiketehu yusallune alen nebiyyi, ya eyyu-hellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslim’a” (Ahzab – 56)
“Kuşkusuz Allah ve melekleri, Nebi’ye salat ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na salat edin. Tam bir bağlılıkla selam edin.”
Hamd Âlemlerin Rabbi Olan Allah Teâlâ’ya Mahsustur.
Salat ve selam onun biricik sevgilisi Hazreti Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz hazretlerine mahsustur.
Allah Teala hazretleri kulu “Muhammedî” çok sevmiş ve onu “âlemlere rahmet” olarak göndermiştir. Onu çok sevme-mizi, onun izinden yürümemizi, onun ahlakıyla ahlaklanma-mızı emretmiş, onun yolunda “canımızla, malımızla,” her şe-yimizle yürümemizi davasına hizmet ve can vermemizi iste-miştir. Ona tabi olunmadan kendisine vasıl olamayacağımı-zı bildirmiştir.

Ey ufkunu gaflet zulmeti kaplayan insan
Günah sofrasından ne zaman kalkacaksın
Her aşırılık sende, Sendedir hep isyan hep ziyan

Her an seni bekliyor yüce Rabbin ve Resul-ı Zişan.

Tasavvufta büyüklerimiz, “Fena fiş şeyh, Fena fil resul, Fenafillah”a ulaşmak sırrını bu üç mertebeye bağlamışlardır.
Talip olan “Mürşit terbiyesi ile tamama erip, fena’fil resule, nefs, kalp, ruh hallerinde kemale erdiğinde de fenafillaha ka-vuşturulur.
Bu hallere, sadakat, teslimiyet, terbiye, aşk ve bu hallerden zuhur eden yakınlık halleri ile ulaşılabilir.

Daha beterimi var ki, nefs eline esirsin
Dünya zevklerine dalmış, sarhoş bir serserisin
Uyanmanı bekliyor, seni yoktan var eden
Seni senden çok isteyen, seni senden çok seven.

Bu vechile bu aciz kul, “Kendisinin çok aciz olduğunu, ama kendisine yakınlık yollarını açan Rabbi’sinin de çok yüce oldu-ğunu bilmektedir. Umutla ve sabırla o kapıların kendisine de açılmasını beklemektedir.
Rabbim bu fakir kuluyla beraber tüm taliplilerine de “Al-lah dilediğini zatına seçer” hükmünce muamele de bulunma-sını nasip ve müyesser eylesin. Âmin.

Görmeden biat ettim, sevdim seni delicesine
Her mekân gönlüme ravza oldu, neredesin

Arar oldum izini hem zahir hem bâtında
Seni bulmadan rahat yok, şu hayat babında

Yüce Rabbimden Sevgilisi Hazreti Muhammed Mustafa’yı “Fena fil Resul” olma yolunda nasıl sevmem, ona nasıl âşık ol-mam gerekiyor ise, lütuf ve ihsan sahibi Rabbim, bu aciz kulu-na lütuf ve ihsanda bulunsun inşallah.

Sana ikram edilen salavatları sen alırsın
Sana salavat getireni elbet’teki tanırsın
Utanıyorum bu halim ile seni selamlamaya
Yüzüm yok çıkmaya, huzuru Pak-i Resulallah’a

Rabbim biliyorsun ki, İlmim yok, İrfanım yok, sana gelmem hususun da gücüm yok, zayıflık her bir yanımı sarmış takatim yok, ben bir hiçim, hatta hiç de bir şey, ben hiçbir şeyim. Za-vallının tekiyim. Tek sığınağım sensin.
Rabbim yine biliyorsun ki, Resulullah’ın eliyle sana gelmek hususunda isteğim çok, sana varmak hususunda arzum çok, seni sende yaşamak hususunda iştiyakım çok, damla olup, aşk deryanda kaybolma halini bekler dururum, özler dururum,
Bu fakiri,” Aşık kuluma, ne güzel maşukum” sırrına erdir. Yarabbi ne olur, Yarabbi ne olur. Yarabbi ne olur.
Bu fakir Resulullah’a duyduğu hasret ve özlem ışığında aci-zane mısralara içini dökmüştür.

SEN OLUR MUSUN YA RESULALLAH
(Münacat- Yakarış)
Derdimin dermanı, sen olur musun ya Resulallah

Gönlümün fermanı, sen olur musun ya Resulallah
Bedenimin canı, sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah


Ruhumun hayatı, sen olur musun ya Resulallah

Nefsimin sultanı, sen olur musun ya Resulallah
Yolcuyum, rehberim sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah


Öksüzüm, okşayan sen olur musun ya Resulallah

Talibim, Matlubum sen olur musun ya Resulallah
Garibim, yoldaşım sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur, ya Resulallah, ne olur Ya Resulallah


Açım, doyuran sen olur musun ya Resulallah

Susuzum, su veren sen olur musun ya Resulallah
Umutsuzum, umudum sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah


Uzağım, yakınım sen olur musun ya Resulallah

Güçsüzüm, gücüm sen olur musun ya Resulallah
Evsizim, evim sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah

Sevgisizim, seven sen olur musun ya Resulallah
Aşksızım, aşkım sen olur musun ya Resulallah
Kayboldum, bulan sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah


Cahilim, ilmim sen olur musun ya Resulallah

Edepte kemalim, sen olur musun ya Resulallah
Bir hiçim, her şeyim sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah


Bebeğim, babam sen olur musun ya Resulallah

Kollarına saran, sen olur musun ya Resulallah
Bağrına basıldığım, sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah


Aklımın ravzası, sen olur musun ya Resulallah

Cennette komşum, sen olur musun ya Resulallah
Fatihin fethi, sen olur musun ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah
Ne olur ya Resulallah ne olur Ya Resulallah

ANLAMI NE
Aşksız beden ölmüştür, cesetten farkı ne
Senden uzak da yaşamanın anlamı ne
Ruhum ki, ravzan da eğer, hayat bulmazsa
Sensiz yaşamanın ve ölmenin anlamı ne

Aşıklar pazarında canlar satılırmış
Başlar eşiğe koyulup, serden geçilirmiş
Sensizlik zehir olsa bal gibi içilirmiş
Sensiz yaşamanın ve ölmenin anlamı ne

Resulullah bir garip bir yetim idi,
Allah’ın kulu habibi mahbubu idi
Sevenlerin başında taç, gözünün nuru idi
Sensiz yaşamanın ve ölmenin anlamı ne

Garip Fatih ağlar da yüreğin dağlar
Ayrılığa artık dayanamaz karalar bağlar
Yollara düşmüştür artık her gelene sorar
Sensiz, yaşamanın ve ölmenin anlamı ne

1.2. SULTANUL EVLİYA ABDULKADİR GEYLANİ HAZRETLERİNE METHİYE (Tıklayınız)

Büyük İslam âlimlerinden, Mutlak Müctehid ve Evliyanın en büyüklerinden, Künyesi Ebu Muhammed’dir. Muhyiddin, Gavsul Azam, Kutbu-l Rabbani, Sultan-ı Evliya, Kutbu-l Azâm, Bazul Eşheb, Kutbu-l Arifin, Gavsul Vasilin, Gavsu-s semada-ni gibi unvan-ı ve lakapları olan, Es-Seyyid, eş- şeyh Hazreti Pir Abdulkadir Geylani (ks) hazretleri 470 (M.1077) yıllarında İran’ın Geylan şehrinde dünyaya geldi. 561 (M1166) de 91 ya-şında iken Bağdat’ta vefat etti.

“İnne bi iznillahi sultanul rical,
Câe fi aşkın, teveffa fi kemalin.”

Şüphesiz ki, “İnsanların sultanı “aşk” ile geldi “kemal” ile vefat etti.”
Babası Ebu Salih b. Abdullah dır. Annesi, Fatıma binti Ebu Abdullah Seyyide’dir. Ümmi Hayr , Amine tül Hayr gibi lakap-ları vardır. Soy olarak, Babası Hz. Hasan Efendimize, Annesi ise Hz. Hüseyin Efendimize dayanır. Ceddi Resulullah soyun-dandır. Hem şerif hem Seyyid’dir.
Hz. Ali Efendimizden sonra gerek zahiri ilimler gerekse bâtın (gizli) ilimler, On iki İmam ile birlikte dinde “Taşıyıcı-lar” adı verilen, Büyük Müctehid ve Veliler vasıtasıyla Zahi-ri İlimlerin İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye ulaşarak, Mezheple-rin kurulmasına,
Bâtın İlimlerde ise Evliyalar Sultanı Gavsul Azam Abdul-kadir Geylani Hazretlerine ulaşarak Tarikatların kurulmasına aracılık “Taşıyıcılık” etmişlerdir.

Kaynaklarda geçen tarikat silsilesi listesi şu şekildedir: (Silsile-i Zeheb)

  1. Nebi Muhammed Mustafa(sav)
  2. Aliyyü’l-Mürtezâ b. Ebî Tâlib
  3. Hüseyin b. Ali
  4. Zeyne’l-Âbidîn
  5. Muhammed Bâkır
  6. Ca’feru’s-Sâdık
  7. Mûsâ Kâzım
  8. İmâm Aliyyü’r-Rızâ
  9. Ma’rûf Aliyyü’l-Kerhî
  10. Seriyyü’s-Sekâtî
  11. Cüneyd-i Bağdâdî
  12. Ebû Bekir Delfî b. Ca’feri’ş-Şiblî
  13. Ebü’l-Fadl Abdülvâhid b. Abdülaziz Temimî
  14. Ebü’l-Ferec Yûsufu’t-Tarsûsî
  15. Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Yûsufu’l-Karsiyyü’l Hakkârî
  16. Kâdi’l-Kudât Ebû Saîdi’l-Mübârek b. Aliyyü’l- Mah-zûmiyyü’l-Bağdâdî
  17. Muhyiddîn Abdülkâdir Geylânî el-Hasenî el-Hüseynî

Abdülkādir-i Geylânîye ulaşan diğer silsile listesi ise şöyle-dir: (Silsile-i Müzehheb)

  1. Nebi Muhammed Mustafa(sav)
  2. Aliyyü’l-Mürtezâ b. Ebî Tâlib
  3. Hasan el-Basrî Ebû Saîd b. Yesâr
  4. Habîb el-Acemî
  5. Dâvud et-Tâî
  6. Ma’rûf Aliyyü’l-Kerhî
  7. Seriyyü’s-Sekâtî
  8. Cüneyd-i Bağdâdî
  9. Ebû Bekir Delfî b. Ca’feri’ş-Şiblî
  10. Ebü’l-Fadl Abdülvâhid b. Abdülaziz Temimî
  11. Ebü’l-Ferec Yûsufu’t-Tarsûsî
  12. Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Yûsufu’l-Karsiyyü’l- Hakkârî
  13. Kâdi’l-Kudât Ebû Saîdi’l-Mübârek b. Aliyyü’l-Mah-zûmiyyü’l-Bağdâdî
  14. Muhyiddîn Abdülkādir-i Geylânî el-Hasenî el-Hüseynî
    Kâdiriyye icâzetnâmelerinde tarikat silsile listesinin Hz. A li’ye iki şekilde ulaştığı, bu silsilelerden ilkine “silsile-i ze-heb”, diğerine (Hasan-ı Basri ile ulaşana) “silsile-i müzehheb” de nildiği ifadesi yer almaktadır.” TDV İslam Ansiklopedisi

Hz. Pir. Şah Abdulkadir Geylani Efendimizin (eliyle) vasıta-sıyla kurulan 12 On iki büyük Tarikatlar ise sırası ile şöyledir.

  1. Kadiriyye Tarikatı, Abdül Kadir Geylani
  2. Rifaiyye Tarikatı, Ahmet er–Rifaî
  3. Bedeviyye Tarikatı, Şeyh Ahmet Bedevi
  4. Desükiyye Tarikatı, İbrahim ed Desûki
  5. Medyeniyye Tarikatı, Ebu’l Medyen b. Huseyn
  6. Şazeliyye Tarikatı, Ali b. Abdullah eş Şazeli
  7. Kubreviyye Tarikatı, Necmûddin el Kübra
  8. Yeseviyye Tarikatı, Ahmet Yesevi
  9. Ekberiyye Tarikatı, Muhyiddin İbnül Arabi
  10. Mevleviyye Tarikatı, Mevlânâ Celalûddinî Rumi
  11. Sa’diyye Tarikatı, Sa’duddin Muhammed el Cebbârî
  12. Nakşibendiyye, Muhammed Bahauddin Nakşibend

Dört büyük tarikten ise zamanla zuhur eden, on iki bü-yük kol ve bu kollardan da yüzlerce kollar zuhur eylemiştir. Tarikatlar, kurucusu olan şeyhlerin “Pirlerin” adlarıyla anı-lırlar. Meselâ, Kadiri Tarikatı kurucusu Abdulkadir Geyla-ni hazretlerinin kurduğu tarikata “Kadiri”, Bahaddin Nak-şibendi Hazretleri’nin kurduğu tarikata Nakşibendi’ye de-nilmesi gibi.
On iki tarikten zuhur eden kollar ise kol pirleri dediğimiz Şeyhlerin isimleri ile müsemmadır. Mesalâ, Abdurrahman Hali-si Bağdadi Hazretleri Kadiri Tarikatı Halisiyye Kolunun piridir. Kol piri olarak Kadiri tarikatı Halisiyye kolunu temsil eder.
Bu tarik ve bu tarik kolları kıyamete kadar insanlığa Dini İslam’ı yaymak, Dini İslam’ı en güzel şekliyle yaşatmaya çalış-mak ve bunlar arasında da taliplilerine “istidat ve kabiliyetine göre tarikat (tasavvuf) hakikat ve Marifetullahı yaşatmak va-zifesini yüklenmişlerdir.
Tarikat, tasavvufun en güzel şekilde yaşanabilmesi husu-sunda mektepleşmiş olması, Allaha vasıl olmak isteyen talip-lerinin meşreplerine, hâleti ruhiyelerine, İstidat ve kabiliyetle-rine göre terbiye görmeleri, yetişmeleri ve vasılı Allah olmaları yönündeki, Allah Teâlâ’nın bu ümmete Lütfü ihsanda bulun-duğu en büyük ikramlarından biridir.
Evliyalar sultanı Abdulkadir Geylani hazretleri buyuruyor-lar ki, “Mürit olmak (talip olmak), tarikata girmek, tasavvufu yaşamak, her yiğide nasip olmaz. Çünkü bu mübarek bir ni-mettir ve ancak ezelden yazılanlara nasip olur.

Ervahı ezelde taksim babında
Herkese bir türlü ihsan ederler
Kimi gam çeker hayal babında
Kimini tahtında sultan ederler

Allah Teâlâ’nın lutf-u İhsanı ile Abdulkadir Geylani Hazret-lerinden sayılamayacak kadar keramet zuhur eylemiştir. Pey-gamberlere verilen mucizeler, İsa (as)’ın ölüyü diriltme gibi bü-yük mucizeleri de dahil, Abdulkadir Geylani Hazretlerinden kerâmet olarak görülmüştür.
Hz. Pir’in gösterdiği kerametlerinin hepsi de Peygamberi-miz (sav)’den dir.
Her veliden istimdat dileyene, Allah’ın izni ve yardımı ile o velinin ruhaniyeti yetişir. Abdulkadir Geylani (ks) bunlardan müstesnadır o veliden istimdat dileyene ise o zatın hem ruha-niyeti ile birlikte zatı da yetişir.
Peygamberler ashâbtan, ashâb, tabîinlerden, tabîinler, tabîin olmayanlardan çok çok üstündür. Peygamberimiz (sav)’de diğer peygamberlerin hepsinden çok çok üstündür. TDV İslam Ansik-lopedisi Abdulkadir Geylâni’nin menkibeleri.
Sultan-ul Evliya Hz. Pir Abdulkadir Geylani Hazretlerinin dilinden Mirac hadisesi
Cenabı Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin, Miraç Hadisesinde Vuku bulan ve evliyaullah ri-cali katında daim dilden dile söylenen ve benim de bu fakir, büyüklerden dinlediğim, bu hadiseyi onun mübarek ağzından (kelamından) nakletmek istedim. Allah Teâlâ her şeyi hakkıy-la bilendir.
Peygamberimiz (sav) Hz. Cebrail (a.s.) la beraber (Kâinatın Bittiği Yer) Sidre-i Münteha’ya gelindi. Hz. Cebrail (a.s.) bura-dan öteye bir adım dahi atamayacağını, atarsa yanacağını bil-dirdi.
Seyyid Abdulkadir’i Geylani, Miraç gecesinde Peygamber Efendimizi (sav.) gördü. Bu mübarek gecede” Velayeti Muham-mediye Makamı” ve “Mahbup” luk veraseti, Hil’ati” ile şeref-lendi. Allah Ondan razı olsun.
Seyyid Abdulkadir’i Geylani’den (ra) nakledildiğine göre;
Dedem Peygamber (sav.) Miraca çıktığında, Sidretü’l-mün-teha’ya ulaşınca, Cebrail (a s.) durdu ve: “Ya Muhammed! Bir parmak ucu geçersem yanarım” dedi.
Allah Teâlâ (cc) insanların ve cinlerin Seyyid’inden istifade edebilmem için benim ruhumu o makama gönderdi diyen Sey-yid Abdulkadir-i Geylani şöyle devam ediyor:
“Onunla şereflendim ve büyük makamlara kavuştum. Yük-sek verasete ve Hilafete eriştim. Burak’ın yerine geçtim. Hatta dedem Resulullah (sav) sırtıma bindi” Kâbe Kavseyn” maka-mına (Allah-u Teala’nın (cc) bulunduğu perdenin önüne) ka-dar dizginlerim elindeydi.

Ve Ey oğlum, ey gözümün nuru! Benim bu iki ayağım se-nin boynunda; senin ayakların ise, Allah Teâlâ’nın bütün Veli-lerinin boynundadır buyurdu.

Ben ki hüseyni soydanım, hazinedir durağım
Cümle Hak erenlerin boynunda durur ayağım.

Seyyid Abdulkadir-i Geylani, Kurbiyyet dediğimiz bu yü-ce makamı kürsüde vaaz verirken açıklamış, O zamanın cüm-le evliyası bunu tasdik etmişlerdir.
Zamanının büyük velilerden Ali b. Heyt-i Zeriranı – Beka b. Batu Nehr, huzurda ve Abdurrahman Tafsuncu Hz. Tafsun-da, Ahmet er Rufai de dergahlarında iken “saddaktü” diyerek bu fermana boyunlarını dergahın eşiğine başlarını koyarak tas-dik etmişlerdir.
Bu manevi fermanı hal ehli duyup, “Cümle evliya” baş göz üzerine kabul etmişlerdir. Bir tek genç bir delikanlı evliya olan, Şeyhi San’a (şeyh Salan-i) boyun eğmedi. Onun başından çok büyük imtihanlar geçip, Hz. Pir’in çok seri yardımı ile kıl pa-yı imanını kurtardı. Daha sonra tövbe edip eski maneviyatı-na kavuştu.1
Sultan-ul Evliya Hz. Pir Abdulkadir Geylani Efendimizin; Şah-ı Nakşibend hazretlerine teveccüh ve yardımları.
Hazreti Gavsu’l Azam (ks) bir gün yüksek bir yerde cemaat-le beraberken, Buhara tarafına yöneldi ve seçkin olan’ın koku-sunu koklayıp şöyle buyurdu. Vefatımdan 157 sene sonra Ba-haeddin Muhammed Nakşibendî isminde, Muhammedî meş-repte, kalenderî bir zat dünyaya gelecek ve velayetimin özel-likleriyle kemal bulacak”
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks)’nin dediği gibi de oldu.

İLİM VE MARİFET NURLARI (TALİPLERİN – AŞIKLARIN REHBERİ)
Hazreti Şah-ı Nakşibendî, Şeyh Seyyid Emir Külâl Hazret-lerine bağlanınca, Seyyid Emir Külal, kendisine Allah’ın zik-riyle meşgul olmasını emretti.
Ancak, Şahı Nakşibendî’nin kalbinde “İsm-i A’zam’ın nak-şı bir türlü mümkün olmadı.
Bu yüzden Şah-ı Nakşibendî’de derin bir darlık meydana gel-di. Kırlara, dağlara çıktı. Günlerden bir gün, Hızır’ın ona doğ-ru geldiğini gördü. Ona yönelip selam verdi. Hızır (as), ona; “Ey Bahaeddin! Sana Gavs’ul A’zam’a yönelmeni tembihlerim. Onun bereketiyle hemen feyiz bulursun.” Şahı Nakşibendî (ks),

o gece rüyasında insanların ve cinlerin Gavs-ı Şeyh Abdûlkadir Geylani (ks)’yi görür.

Hz. Gavs’ul A’zam, eliyle Şah-ı Nakşibendî’nin göğsüne işa-ret ederek, sırrıyla onun bâtınına “İsm-i A’zam’ı nakşetti.
Ve o andan sonra, Hazret-i Şah- ı Nakşibendî, kalbinde Allah’ın isminin yazıldığını (nakşedildiğini) görür. Şah-ı Nak-şibendî’nin diyarında bu olay meşhur olunca kendisine bu hu-sus sual edildi. Hazret-i Şah şöyle dedi; “ Bu, Gavs’ul A’zam’ın bana ihsanda bulunduğu gecedeki feyizlerden ve yardımlar-dan biridir.
O geceden sonra önceki halime nispeten halimde çok faz-lalık gördüm.
Şahı Nakşibendî’nin bu isimle meşhur olması Hazret-i Gavs’ul A’zam’ın, İsm-i Azam’ı onun kalbine nakşetmesin-den dolayıdır.
Bu nakış, Hazret-i Şah’ın hizbine devam eden isteklilerin de kalplerine yazılır.
Şah-ı Nakşibendi’den, Hazreti Gavs’ul A’zam’ın; “Ayaklarım bütün evliyaların omuzları üzerindedir sözü hakkında ne der-siniz?” diye sordular. Şahı Nakşibendî, cevaben şöyle dedi:

“Hazret-i Gavs’ul A’zam’ın ayakları benim gözüm ve basi-retim üzerine olsun.”
Şahı Nakşibendi Hazretleri onun için bu methiyeyi kendi-si yazmış, söylemiştir.

Her iki âlemin sultanı şah Abdulkadir
Evladı Adem’in hakanı şah Abdulkadir
Arşın, Kürsünün, Kalemin ayı hem güneşi
En büyük nurdan bir kalp nuru şah Abdulkadir.

Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde: “Her ümmetin için-de kendisine ilham edilen evliyalar vardır” buyurmaktadır. (Buhârî)
İlhama mazhar olmak demek; O kul ki, Allah’tan ilham alır, gelen ilhamları denetler, yanlışları ayıklar ve şeytandan gelen vesveseleri kalbine almaz, aklı kontrol eder, kendisi kontrol-den çıkmaz, Allah’ın Samed ayinesi olduğunu bu birliktelikle gösterir ve Allah’ın tecellisine ve feyzine mazhar olur. Gavs’ul A’zam da onlardan biridir. Kendi zamanında ve sonraki za-manlarda, tasarruf izni onun elindedir.
Her şeyhe kıyamete kadar himmetler ve feyizler onun va-sıtasıyla ulaşacaktır.
Şeyh Arifibillâh Abdullah-ı Belhî, “Havariu’l Ahbab fî Ma-rifetil Aktab” kitabından:

Kudretim yetmez seni methe mümtaz Velî
Çün Habib-i Kibriya’dır metheden seni

Hz. Pir Abdulkadir Geylani ve büyük velilerin halleri o dur ki, bu yüksek mertebedeki, Evliyaların kurb-i feraiz ve kurb-i nevâfilin tecellisi ile cisimleri “Ruh” olmuştur. Zahiri yaşamlarını ister ruh, isterse, cisim şeklinde sürdürürler. Zaten mevt-i ihtiyarının sırrı da budur. Gaybın Dili (Tacu-l Ev-liya- Burhanu-l Esfiya)

Hak yeri yaratıp, göğü düzeli
Hoş nazar eylemiş ana ezeli
Evliyalar ser çeşmesi güzeli
Abdulkadir gibi Sultan Bulunmaz

Sultan-ul Evliya Hz. Pir Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Hambeli Mezhebini Himaye Altına Alması
Gavs-ül-a’zam bir gün yanında evliyâdan bir cemâat ile bir-likte İmâm-ı Ahmed b. Hanbel’in kabrini ziyâret ettiler. Kabrin başında ayetler okundu ve Dualar edildi.
İmâm-ı Ahmed b. Hanbel kabirden çıktı ve birbirlerinin boy-nuna sarıldılar. Sonra İmâm-ı Ahmed; “Ey Seyyid Abdülkâdir! Fıkıh, tasavvuf ile helâlin ve haramın ilmi sana muhtaç” bu-yurdu.
Sultan-ul Evliya Hz. Pir Abdulkadir Geylani Efendimiz. O gece Resûlullah Efendimizi rüyâda görür.
İmâm-ı Ahmed b. Hanbel bir eliyle sakalını tutmuş, Resû-lullah Efendimizden ricâ etmektedir “Ey Allah Resûlü! Oğ-lun Muhyiddîn Seyyid Abdülkâdir’e buyur da, bu zayıf ihti-yarı himâye etsin.”
Resûlullah Efendimiz tebessüm eder: “Ey Seyyid Abdülkâ-dir! Bu şeyhin ricâsını kabûl et.” buyururlar.
Hazreti Pir, O gün sabah namazını Hanbelîlerin namaz-gâhında kılar. İmam şaşırır çünkü çoğu gün kendinden baş-ka kimse olmaz.
Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri gelince, pek çok kimse de ardından gelerek mescidi doldururlar.

O günden sonra Hanbelî mezhebine göre ibâdet eder ve METHİYELER
Hambeli fıkhı üzerine (Gunyetüt Talibin) gibi eşsiz eserler bı-rakarak, bu güzide mezhebin unutulmasına mâni olur. TDV İslam Ansiklopedisi- Abdulkadir Geylâni’nin menkibeleri.
Bu fakir, Cümle Peygamberleri çok ama çok sevmekteyim. Ama Sultan-ul Enbiya Hazreti Muhammed (sav) Efendimize “AŞIĞIM”
Bu fakir, Cümle evliyaları çok ama çok sevmekteyim. Ama Sultan-ul Evliya Hz. Pir Abdulkadir Geylani Efendimize “AŞI-ĞIM”
Bu fakir, zamanımın Arif-i Billahlarını çok ama çok sevmek-teyim. Ama Şeyhim (Üstadım) Sultan-ul Arifin Hacı Hafız Mus-tafa (ks) Efendimize “AŞIĞIM”
Ya Râb,”
Bu aşk senden zuhur eder, Zatına olan aşkımı çoğalt ve bü-yüt,” o kadar büyüt ki, “aşkın beni benden alsın, bende sade-ce aşkın kalsın.”
Kendisinden himmet ve yardımlarını hep gördüğüm, İnşal-lah hep görmeye de nasipleneceğim, Hz. Pir Abdulkadir Gey-lani Efendimden ve mürebbim Hacı Hafız Mustafa hazretle-rinden Rabbim razı olsun makamlarını daha yücelere, Maka-mı Mahmud’a (mahbubluğuna) ulaştırsın inşallah.
“Kişi Sevdiği ile beraberdir” hadisi şerifin sırrına ulaştıra-rak, her iki cihanda da “Allah Teâlâ zatı ve cümle sevdikleri ile beraber olmamızı nasip ve müyesser eylesin.
Hz. pir Abdulkadir Geylan-ı hazretleri. Yeryüzüne gelen Evliyanın en büyüklerinden olup, “Vilayet-i Uzma” sahibi, dört-ler diye isimlendirilen büyük kutuplardan biridir. TDV İslam Ansiklopedisi

Bunlar sırası ile;
Abdulkadir Geylan-ı hz.
Ahmed er Rufai hz.
Ahmed el-bedevi hz.
İbrahim dusuki hz.
Rabbi Teâlâ Hazretleri Lütuf ve İhsanlarını bu fakirden ve cümle taliplilerinden ebedi ayırmasın. İnşallah.

Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylâni Hazretlerine ait eserlerinden bazıları.

Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî Tefsiri,
Gavs-ül Azam Âlemlerin Kapısı (Fütûhu’l Gayb)
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî, El bâzül Eşheb –
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî ve Kadiri Tarikatı
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî, Gunyetüt Tâlibîn
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî, İlim ve Esrâr Hazî nesi
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî, Mektubat-ı Geylani
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylâni, İlâhî Armağan (Fet hu’r Rabbani)
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî, Ötelerden Haber (Sır-r’ül-Esrar) –
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî, Yüce Allâh’ın İhsânı (Âtiyye-i Sübhâniye)
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylânî Gaybın Dili
Gavs-ül Azam Abdülkâdir Geylâni Cilaul Hatır

1.3. SULTANUL ÂRİFİN HACI HAFIZ MUSTAFA KARS-Î HAZRETLERİNE METHİYE (Tıklayınız)

Babamı çocuk yaşta kaybeden ben, nasıl bir çocukluk yaşa-dım pek bilemedim, gençlik çağlarımda ise, sokaklarda ava-re avare gezer. Esen gençlik rüzgarlarının önünde savrulur gi-derdim.

Bir zaman gezdim serseri, olmadım nefsimden beri
Şimdi olmuşum kadiri, ağyar ile eyle membâ.

Askerlik görevimi ifa e􇑴ikten birkaç ay sonra, askerlik arkadaşım Nevzat Çoşkun’a rastlamamdan sonra, arkadaşımla ilk sohbete katılmam ve ilk sohbe􇑴e de ders almamla birlikte, o geceden itibaren benim tüm düşüncelerim, dünyaya bakışım, yaşantımla beraber, artık her şey değişmişti

Bana yakan gözler ile bir kerecik baktınız
Ruhuma imanın temel çivisini çaktınız.

Kabuk değiştiren yılan misali bende “Dünya” denilen ya-şantımdan sıyrılmıştım, o hızla İstanbul’a koşup Efendim haz-retlerini gördüğümde ise bende “Aşkın” kıvılcımları vücut or-manımı tutuşturmuş, anlatılmaz duygular içerisinde tabiri ca-iz ise, cayır, cayır yanıyordum, bu yanış beni benden alıp, bir başka benliğe götürüyordu.

Bıraktım geleceğin ümit ve korkusunu
Kendimi tamamen saldım Efendim
Sensizlik kapladı, benim her yanımı

Aklımı, ruhumu çeldin Efendim

Evet onun karşısında, huzurunda elini öpüp, cemaline işti-yakla bakıyordum.
Nefesi, nefisleri eriten, kokusu Resulullah’tan gelen, haşye-ti her zerreme işleyen, gülüşüyle içime güneş gibi doğan birinin yanındaydım.

Baharda burcu burcu çiçek açar ya
Vakti gelen güller, koku saçar ya
Yuvadan kuşlar, bir bir uçar ya
Yollarına kendimi saldım Efendim

Artık “âşığın kalbi aşkına atar” misali gibiydik, ona kavuş-manın cennetini yaşarken, ondan ayrı olmanın hasret ateşiy-le yanardım.
“Yürüdüğüm yolun bedeli hayatım olmalı” düsturunu ken-dime gaye edinmiştim.
Artık, Onun davası benim davam idi.

Değmezmiş, bu dünyanın kahrına değmez
Aklı olan maddeye hiç boyun eğmez
Allah en yücedir, kıymet ölçülmez
Bu yüzden ya, kendimden geçtim Efendim.

Yıllar su gibi akıp geçerken; “Sen hayatını yaşadığın an, hala çok yaşayacağın san” sözünün sırrına vasıl olamamıştım.
Halâ Efendimin çok uzun yaşayacağını ve beraber daha çok yaşayacağımızı düşünürken, Onu bizlerden daha çok seven Al-lah Teâlâ kendi katına, huzuruna aldığında, eyvah eyvah etme-lerim, bana bir şey kazandırmadı.
Aksine benim umutlarımı da beraberinde götürmüştü.

Bir gün gelecek diye, umutla bekliyorum
Hasreti garından kalkacak, umut tirenini
Bunca dert, bunca gasevet yükümü, almış
Beni O’ na götürecek umut trenini

Evet, Efendim ölmüş, ben ise uyanmıştım.
Dünyada daha büyük bir kaybım olamazdı, çünkü onunla Resulullah’a gidecektik. Onunla vuslata erecektim. Onunla bes-lediğim umutlarım artık “Berzah âlemine kalmıştı”

Sensizlik denizinde küçük bir sandal
Dalgalar nereye götürür, bilemiyorum
Sensizlik acısı öyle dağlamış ki yüreğimi
Yaşıyor muyum, ölüyor muyum, bilemiyorum

Kadiri Tarikatı Halisiyye Kolunun Silsilesi
Sahibul Tarikat Pir-i Azâm Abdulkadir Geylani

  1. Cemalü’l-Irak Abdurrezzak Geylani
  2. Ebu Bekir Abdulaziz Geylani
  3. Osmanü’l-Geylani
  4. Yahya El-Basri
  5. Nureddini’ş-Şami
  6. Abdurrahmani’l-Haselani
  7. Burhaneddini’z-Zenceri
  8. Es-seyyid Muhammed
  9. Es-seyyid Abdurrezzakül
  10. Hüseyni’l-Ezmirani
  11. Ahmedi Muhammed Hindil Lahuri
  12. Mahmudüz Zengine-i Talabani
  13. Ahmedet Talabaniyul Kerküki
    Pir-i Tarikat Ziyaeddin Abdurrahmani Halis-i Talabani (Kol piri silsilesi)
  1. Süleyman el Bağdadi
  2. Aliyyü’l Bağdadi
  3. Dede Osman Avni Baba Urfavi
  4. Hacı Ömer Hüdai Baba Köğengi
  5. Hacı Muhammed Baba Kürki
  6. Mustafa Hayri Baba Malatyevi
  7. Hafız Mustafa Özgür Karsevi
  8. Kâmil Özgür Kars-i (HAYATTA)

HACI HAFIZ BABAM
Ahir zaman da, ahir ümmetin
Sarmışken cihanı, cehli zulmetin
Kutbu Cihan-ı oldun, on sekiz bin âlemin
Gönlümün Sultanısın, Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

Varlığın Hak varlığı idi, Nur-i Hüda’dan
Mücedd-i Din idin, Lutfi Hüda’dan
Kadiri Hülefasından, Kurb-i İrşaddan
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

Efendim, varlığın Cihanı Nura gark eyledi
Maneviyat erlerini mest-u hayran eyledi
Cümle hak tarikler, feyzinle, Feyiz’lendi
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam
Cenabı Resulden, Pir-im Abdulkadir’den,
Hacı Mustafa Hayri babam hazretlerinden
İcazetini almış eline, taki, ilmî ezelden
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

Kars ili susuzdan, köyü Bendivan’dır.
Serhat şehri, evliyalar bağrındandır.
Ebul Hasan Harkan-i , otağındandır
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam
Emri ferman gelince İstanbul’a koştun

İstanbul erlerinin saflarında, saf tuttun.
İstanbul’a sığmadın, Cihana nur saçtın
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

Seni Alem-i Manâda, sırlarda yarışırken görmüşler
Ehl-i tevhid, Ehl-i İmân, Ehl-i hâl, ne hallerin sezmişler
İns âlemi, cin âlemi, Âlem-i Melekut candan sevmişler
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

Sene-i Bin dört yüz’ dür, Kurb-i kıyamet zamanı,
Manalar maddeleşmiş, Zulmet-i gaflet zamanı
Cihana, Cenab-ı Mürşit zor gelir, ahir zamanı
Gönlümün Sultanısın, Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

Fatih ah çeker, yaram derinden de derinden
Efendim, kıymetini bilemedik ki, sen yaşarken
Ölüm hak oldu, dünya aleminden göçüp giderken
Gönlümün Sultanısın Hacı Hafız Babam
Gönüller Sultanısın, Hacı Hafız Babam

SIRLARA DALDIM
Efendime nazar eylediğim anda
Cihanı doldurmuş bir ışık gördüm
Gözlerim kamaştı ben ki mest oldum
Kendimi o ışıkta kaybolmuş gördüm

Gönlüme başka sevda artık girmedi
Kalbim başkasına meyil vermedi
Sen oldun ömrümde aşkın gerçeği
Oldun, gönül bahçemin sevda çiçeği

Huzurda erirdim inan, her bakışında
Murakabeye dalıp da her susuşunda
Karşında erirdim, haşyetle duruşunda
Kendimden geçerdim zatını anışında

O güzel sözlerinde esirin kaldım
Sohbetin taş kalbimi eri􇑴i yandım
Ben senin varlığınla hep nefes aldım
Efendimin gönlünde hallere daldım.

Ey fatih tekrar nasip olur mu, bir daha yaşasan
Efendimin şanlı sancağını ebediyen taşısan
Susuz kalmış ümmete, saki olsan su taşısan
Efendimin sırrı sırrında, sırlara daldım.