Hakkımda

“Aşk İle Tanışan Bir Tenin Aşkı Yaşıyarak Aşkta Var olmasıdır.”

Fatih OĞUZ

Şair, Yazar, Mütefekkir

Fatih OĞUZ

1960 – Erzurum doğumlu olup, Babası Cennetzade Camii İmam Hatiplerinden Hacı Hafız Dursun Efendidir. Hacı Hafız Dursun Efendi, zahiri ilimlerini, zamanın büyük alimleri olan Solakzade Sakıp ve Sadık Efendilerden almış, hadis-fıkıh-akait-feraiz gibi ilim dallarından icazet alma başarısına kavuşmuştur. Manevi terbiyesini ise zamanın büyüklerinden Hâce Muhammed Lütfi Efendi (Alvarlı Efe) Hazretlerinden almış, onlarla ilim ve irfan meclislerinde bulunmanın bereketine nail olmuş. 1972 yılında 52 yaşında iken Rabbine kavuşmuştur.

Annesi Hoca Hesna Hanım ise, Eşi Hafız Dursun Efendiden Kur’an ve ilim dersleri tahsil etmiş, manevi terbiyesini de Kadir-i Meşayıhından Eş-Şeyh Esseyyid Rasim Baba Hazretlerinden almıştır. Eş-Şeyh Esseyyid Rasim Baba Hazretlerinin dünyasını değişmesinden sonra ise zamanın büyük velilerinden Eş-Şeyh Esseyyid Hacı Hafız Mustafa Karsi Hazretlerinden ders tazeleyerek, ömrü hayatında iki büyük zatın teveccühlerine kavuşmuştur. 1996 yılında 67 yaşındayken Hakka yürümüştür. Babası ve Annesi ömrü hayatlarında sayısız insanlara Kur’an ve ilim öğreterek, dini İslam yolunda büyük hizmetler vermişlerdir.

Fatih OĞUZ, İlkokul-Orta okul, lise ve Yükseköğrenimini Erzurum’da tamamlamış 1980 senesinde Askerliğini yaptıktan sonra, 1983 yılında memuriyet hayatına Atatürk Üniversitesinde başlamış ve 41 sene çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 2023 yılında Karabük Üniversitesinden emekli olmuştur. 1984 yılında asker arkadaşının (Nevzat COŞKUN) vesilesi ile Kadiri sohbetine katılarak, bir dönüm noktası yaşamış, hayatının anlamı ve yönü değişmiştir. Erzurum Zakiri Ali Yeşilyurt’tan ders aldıktan sonra, o hafta İstanbul’a gidip, Arifler Sultanı Hacı Hafız Mustafa Karsî Hazretlerini ziyaret ederek, ona evlat olma şerefine kavuşmuşlardır ve aynı yıl karayolu ile Hac farizasını da yerine getirerek, Bağdat’ta Gavsu’l-Azam Abdulkadir Geylani Hazretlerinin kabrini ziyaret ederek, Pirinin, himmet ve teveccühlerine de kavuşmuşlardır.

Kadiri Tarikatı Halisiyye Koluna Erzurum’da uzun yıllar, gözünü kırpmadan, hizmet etmeye çalışmıştır. Erzurum dışında da memur olarak görev yaptığı Ağrı ve Karabük ilinde de kendisine tevdi edilen “Zakirlik” “Vekillik” görevini de canla, başla yürütmüş; Tarikatı Âliyye’nin bu illerde de dergahlarının açılmasına ve hizmet vermesine, hizmetin de, kalıcı olarak kalması yönünde gayret göstermiş, bu yolda hizmet neferi olma şerefine nail olmuştur.

Evli ve 4 çocuk babasıdır.

BÜYÜDÜM İŞTE

Ben bir garip yetim idim, şu fani dünyada
Babamı çok küçük yaşta kaybettim işte
Yedi kardeş arasında, fakirlik kıskacında
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Hani, altta kalanın canı çıksın derler ya
Zenginin çocuğu sevilir, fakirin çocuğu horlanır ya
Garip kalmışsın, üstüne üstlük bir de yetimsin ya
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Ne okula gittiğim belli idi, nede gitmediğim
Garip anam bulduğunu yedirir, üstüme titrer idi
Bilmezdi bu yetim çekecek dünyanın çilesini
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Emsallerimin arasında hep ezik kalırdım
Onlar güzel giyinir, kunduralarına baka kalırdım
Onlar gönlünce eğlenir, koşar oynar hayran kalırdım
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Ne istikbal kaygısı ne de geleceğe dair umutlar
Karı, yağmuru, doluyu üstüme yağdırdı kara bulutlar
Dertler, belalar, mihnetle, töhmetle sardı şu ömrümü
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Dertler derya olmuş, küçük bir sandaldayım
Her küçük dalgada bile, hep savrulmaktayım
Herkes güler oynarken, ben ağlamaktayım
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Heyhat bakıyorum bu halime, ne oldu bu gönlüme
Artık ezildim, yoruldum, daha gelmeyin üstüme
Yetim büyümek zor imiş, Allah’ım başım üstüne
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Dinleyin ey insanlar, ağalar, paşalar, beyler
Gönlüm gasavet bağlamış artık, gülmeyi neyler
Çocuğun sırtını dayadığı babası yoksa, gerisin neyler
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Ağlama Fatih artık, bırak yalan dünyada kalsın bu hüzün
Yıldızlar gibi parlak olsun, solmasın artık şu gül yüzün
Her daim baharı yaşa, olmasın sonbaharın kışın
Öyle ya, günler geçti, bende büyüdüm işte

Gasavet: Gam, keder, sıkıntı anlamını taşımaktadır.

İstikbal: ‘Gelecek’ anlamı taşımaktadır.